Salgının gölge düşürdüğü 2021 Ramazan'ında 9 farklı ülke ile yaptığımız "İslam Dünyasında Ramazan Söyleşileri"nin Avustralya ayağını Travnik Müftüsü Ahmed ADİLOVİÇ ile gerçekleştirdik. Bu vesilyele kendilerine söyleşi teklifimizi kabul ettikleri için teşekkür ederim. Ayrıca sn. Müftümüze ulaşabilmem adına gerekli bağlantıları kurabilmem konusunda bana yardımcı olan, her zaman, her konuda kendisinden destek ve yardım gördüğüm değerli Doç. Dr. Mustafa ŞENTÜRK hocama, söyleşinin Müftü beye iletilmesi ve tercümesini sağlayan sn. Zehra GÖKÇÜN ADİLOVİÇ hanımefendiye de şükranlarımı sunarım.
Özelde Bosna Hersek ve genelde de Balkan coğrafyası Osmanlı'dan bu yana Müslüman Türkler için hep farklı bir anlam taşımıştır. Bu coğrafya bizim kızıl elmamızdır ve ecdadımızın hatıralarıyla doludur. Bu hatıraları eserler bazında düşünebileceğimiz gibi halklar bazında da düşünebiliriz. Nitekim Bosna Krallığı'nın 1463'te Osmanlı tarafından yıkılmasıyla Bosna-Hersek 19. yüzyıl sonlarına dek Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Osmanlılar bu bölgeye İslam'ı getirdiler ve ülkenin sosyokültürel yapısını büyük oranda değiştirdiler. Bu yönüyle Bosna Hersek Müslümanları ecdadımızın canlı hatıralarıdır. İşte tüm bu nedenlerden dolayı Bosna'lı kardeşlerimizi Travnik Müftüsü Ahmed ADİLOVİÇ ile uzun uzun konuşma ihtiyacı duyduk. Ortaya çıkan malumatı istifadenize sunuyoruz.
1. Kıymetli Müftüm, bize kendinizi tanıtır mısınız lütfen?
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Adım Ahmed ADİLOVİÇ. 1964 yılında Orta Bosna Travnik şehrinde doğdum. Gazi Husrev Bey medresesini (İmam-Hatip) bitirim. O zamanlara Bosna’nın tek medresesi oydu. Buradan sonra Saraybosna İlahiyat Fakültesini bitirmek, ayrıca yüksek lisans ve doktoramı da bu fakültede, Tefsir üzerine tamamlamak nasip oldu. Bunun haricinde Alaca Camiinde imamlık ve Travnik’teki Elçi İbrahim Paşa Medresesinde Öğretmenlik ve Müdürlük yaptım. 2014 yılından bu yana da Travnik Müftülüğü görevini yürütüyorum.
 |
Travnik Müftüsü Ahmed ADİLOVİÇ |
2. Bize biraz Bosna'dan ve oradaki Müslümanların durumundan bahseder misiniz?
Bosnalı Müslümanların öncelikle inanç yönünden durumuna göz atacak olursak, Bosnalı Müslümanların durumu gayet iyi, burada serbestçe inançlarını yaşama imkanları var. Bu durum Bosnalı Müslümanlar için çok önemli. Çünkü Bosnalı Müslümanlar ve Bosna İslam Birliği bir önceki Komünist rejimde kısıtlamalarla yüz yüzeydi, her şey sınırlıydı. Ama 92-95 yıllarından sonraki savaşın ardından kurulan yeni Bosna Hersek devletinde dini yaşama özgürlüğü var, kısıtlı değiliz, istediğimiz gibi inancımızı yaşayabiliyoruz. Daha önceden yıkılan camilerimizin hepsi şu anda aktif ve yenileri de yapılmış durumda. Bir önceki rejimde yıkılan camilerin yerine yeni camilerin yapılması da yasaktı. Ama şu anda durum çok farklı. Bu yeni dönemde İslam birliği olarak yıkılan tüm binaların tekrar yapılmasını ve hatta bu binalara bitişik ek binaların dahi tamir edilmesini sağladık.
Bir de bu özgürlüklerin bir diğer göstergesi olarak daha önceleri sadece bir tane olan Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey Medresenin (İmam-Hatip Lisesi) yanında eskiden aktif olan ya da yeni yapılan toplam yedi medresenin açılması, yine aynı şekilde ilahiyat fakültelerinin daha önceden sadece Saraybosna’da olmasına rağmen şimdi Zenica İlahiyat ve Bihaç İlahiyat fakülteleri ile sayılarının üçe ulaşmış olması da gösterilebilir. Aynı şekilde burada ilk ve orta öğretimde devlet okulları bünyesinde çocuklarımıza dini eğitimlerini verebiliyoruz. Yine medyada da bize düşen alanı devlet kanallarında ve özel kanallarda dini içerikli programlar yaparak doldurmaya çalışıyoruz.
Genele baktığımızda eski sisteme oranla durumumuz oldukça iyi ama siyasi alanda işler o kadar da güzel gitmiyor. “Neden” diyecek olursanız eğer; Bosna’nın özel bir bölgesi olan ‘Sırp Republika’sı kısmında, savaş ve soykırım sonrası Müslümanlar azınlıkta kaldılar. Bu sebeple şu anda orada kendi haklarını savunamıyor, iş bulamıyorlar. Öte yandan savaştan sonra tekrar geri dönen ya da dönmek isteyenlere bunca sene hala güvenli vatan ve temel yaşam imkanları sunulamıyor. Bu yönden söz konusu Müslümanların ihtiyaçları karşılanamıyor. Burada camiler tabiî ki var ve namazlar kılınıyor ama genel olarak, yönetim Boşnak Müslümanların sesinin duyulmasını engelliyor.
Bunun yanında Bosna genelinde politik güç odağı ya da parti olarak faaliyet gösteren ve Bosna devletinin aleyhine çalışan dış kaynaklı parti ve organizasyonlar da mevcut. Bosna’nın egemenliğine zarar vermeye ve Bosna’yı parçalamaya çalışan bu güç odakları bazen Avrupa birliğinden de destek alabilmekte. Son dönemlerde Bosna devletinin varlığına karşı yapılan bu saldırılar oldukça arttı. Bu arzunun gerçekleşip Bosna devletinin parçalanması ya da yıkılması Bosnalı Müslümanlarında sonunun gelmesi demek olur. Ama bunun olmayacağını umuyoruz, Allah’tan Bosna’yı ve Bosna’daki tüm iyi niyetli insanları korumasını diliyorum ve bize kardeş olan ülkelerin de desteğini umuyorum.
3. Salgınla birlikte Bosna’daki Müslümanların hayatında neler değişti? Salgın Öncesi ve sonrası Ramazan ve dini bayramlar nasıl geçiyor? Özellikle Ramazan'a mahsus ne gibi gelenekleriniz var?
 |
Saraybosna (Sarajevo) |
Salgın bizi şaşırttı. Buna bağlı olarak sadece genel aktivitelerde değil Bosna İslam Birliği’nde ve Müslümanlar arasındaki aktivitelerde de büyük değişiklikler oldu. Daha önce yaptığımız aktivitelerin çoğunu ancak çok kısıtlı ve sınırlı olarak yapabilir, hatta hiç yapamaz hale geldik. Şu durumda camideki ya da cami dışındaki dini aktivitelere çok az insan katılabilmekte. Ama inançlı insan umudunu yitirmez, yitiremez. Her yaşanan olay bir sebepledir, her yaşanan olayda bir hayır vardır. Kendimizi sorgulayıp; “Bizim eskiden inanca, ibadetlere ve Ramazan’a yaklaşımımız nasıldı?” diye sormanın zamanıdır şimdi.
Tabiî ki Ramazan en özel ay bizim için ve Bosnalı Müslümanalar hep büyük bir sabırsızlıkla bekliyorlar Ramazan’ı ve onun nimetlerini. Kovid-19 Salgını öncesinde Bosnalı Müslümanlar Ramazan ayı geldiğinde camilerde ve cami dışında çok fazla etkinlikler yapmaktaydı ama son iki Ramazan’da aktivitelimiz çok azaldı. Yine de Allah’a şükür, o kadar kötü değil durumlarımız. Mesela namaza ve diğer ibadetlere katılan insan sayısına sınırlama getirilmesine rağmen eğer maske takıyorsak, mesafeye dikkat edip kurallara uyuyorsak bu o kadar büyük problem olmuyor ve Müslümanlara bazı toleranslar tanınıyor.
Bir gurup inanan da hastalığın bulaşmasından korktuğu içinde aktivitelerden uzak kalıyor. Tehlike unsuru yüksek olan guruplardaki inanalar artık camiye daha az geliyorlar. 60 yaş üzeri, kronik hastalıkları olan insanlar vs. Teknik manada namazların camide kılınmasında bunun haricinde bir mâni yok. Sadece sıkıntımız teravih ve yatsı namazlarının şu andaki kapanma saatinden sonraya kalması. Bu yüzden camiye gelemeyenler ibadetlerini evlerinde yapıyorlar. Bir de mukabelelerimiz var, salgın öncesinde her camide vardı. Şimdi azalsa da bu kadim gelenek hala var Allah’a şükür!
Bosna’da Ramazan’daki Bedir savaşı, Mekke’nin fethi ve Kadir gecesi gibi özel günleri tazimle anıyoruz. Bu üç önemli gece Müslümanlar tarafından kutlanıp anılıyor. Şimdilerde insanlarımıza kolaylık olsun diye bu programlar online olarak yapılıyor ve sosyal medya hesaplarımızda yayınlanıyor. Bunu belki salgın sürecinin bize sunduğu bir imkân olarak düşünebiliriz. Bu sayede sohbetlerimiz, vaazlarımız ve hatta mukabelelerimiz sosyal medyaya ve televizyon kanallarına taşınmış oldu.
 |
Meşhur Mostar köprüsü |
Bosna’da Ramazan’ın son 10 gününde Kadir gecesini yakalayabilmek adına teheccüd namazlarımızı camide toplu olarak kılıyorduk. Maalesef şimdi sokağa çıkma yasağından dolayı bu güzel adete de devam edemiyoruz.
Ramazan’a dair geleneklerimizden de biraz bahsedecek olursak, Bosna’da Müslümanlar Ramazan’ı çok seviyor sabırsızlıkla bekliyorlar. Ramazan senenin en çok sevilen ayı. Müslümanların çok büyük bir çoğunluğu Allah’ın bir emri olarak bu ayda oruç tutuyorlar. Bu ayı en güzel şekilde yaşayıp Allah’a en güzel şekilde yakınlaşmaya çalışıyorlar. Benim en çok sevdiğim şeylerden biri gençlerin camiye gelmesi ve oruç tutması ve dahi çocukların da aileleriyle camiye gelmeleri ve oruç tutmaları.
Bizde küçük çocukları hem oruca alıştırmak hem de bu güzel havayı solumalarını sağlamak için orucu dikiyorlar. Çocuklar öğlene kadar oruç tutuyor, öğlende bir şeyler yedikten sonra anneleri ellerine iplikle iğne alarak orucu dikiyorlar. Böylece bozulan oruçlarını anneleri dikmiş, yani tamir etmiş oluyorlar. Onlar da yeniden oruçlarına devam edip iftara kadar bu şekilde dayanabiliyorlar.
Bizim güzel adetlerimizden bir tanesi de toplu iftarlar. Salgından önce oldukça yaygın olan bu toplu iftarlara çok insanlar, konu-komşu çok çağrılıyordu. Hatta Kardeş ülke Türkiye’den gelenler de oluyordu. Gençlerin ayrı, bayanların ayrı iftarları olmaktaydı. Salgından sonra bu iftarlar sadece aile içi iftarlara dönüştüler. Yine Ramazan’larda televizyon ve radyolarda özel Ramazan programları hazırlanıyor. İslami konuların işlendiği, iftar ve sahur programlarında ilahiler, kasideler söylenip, Kur’an okunuyor. Sosyalizmle birlikte kaldırılan, ama bize eskilerden kaldığı için sosyalizm sonrası geçtiğimiz yıllarda yeniden ihyâ ettiğimiz başka bir adetimiz de Bosna’da İftar topu adetimizdir. Bir de “Ramazâniye” denen iftar pidemiz var. Bazı yerlerde “somun” ya da “pitice” diye de adlandırılıyor. İftar öncesi mis gibi kokuyor bu somunlar. İnsanlar fırınların önlerinde Ramazâniyesini almak için sıraya giriyorlar. Somun Ramazan dışında da pişirilmesine rağmen Ramazan haricinde aynı tadı bulamıyor aynı ilgiyi göremiyor. Sanki ona Ramazan’la birlikte bambaşka bir tat geliyor. Ramazan’a dair bir başka adetimiz de camilerimizin kandillerinin bu ay boyunca açık kalması. Camilerdeki bu özel ışıklandırmalar Ramazan dışında sadece özel gecelerde açılıyor. Ama Ramazan’da her gece iftarla yanmaya başlayarak sahura kadar açık vaziyette kalıyorlar. Bu da Ramazan gecelerinin manevî açıdan nur dolu olduğunu temsil ediyor. Tahminimce saydığım bu adetlerin ya aynıları yahut benzerleri Türkiye’de bulunuyor. Bu da halklarımızın pek çok ortak değere sahip olduğunu açıkça gösteriyor.
4. Gayrimüslimlerin Ramazan’da ve sâir zamanlarda size yaklaşımları nasıl? Size saygı duyuyorlar mı? Size nasıl davranıyorlar?
Müslümanların diğer dini gruplarla diyaloğu oldukça iyi. İş, komşuluk ilişkileri karşılıklı saygıya dayanıyor. Bir yandan da Müslüman, Katolik, Protestan ve Yahudilerin birlikte yürüttükleri farklı eğitim programları ve aktiviteler var burada. Bu aktiviteler Belediyeler seviyesinden devletin üst kademelerine kadar yayılmış ve çeşitlenmiş vaziyette. Fakat Müslümanlar Ramazan'da genellikle vakitlerini ibadet ve dualarla geçirdikleri için bu kapsamda düzenlenen etkinlikler Ramazan'da yavaşlıyor. Ramazan sonrasında ise, özellikle bayramlarda güzel adetlerimiz var. Bayramda Müslümanlar bütün komşularına bayram için hazırladıkları yemek ve tatlılardan ikram ederler. Mesela her evde baklava yapılır ve komşulara da dağıtılır. Aynı şekilde diğer dinlerden olanlar da onların özel günlerinde hazırladıkları şeylerden Müslümanlara ikram ederler. Örneğin paskalya bayramında dağıttıkları boyalı yumurtalar gibi. Gayrimüslimlerle ilişkilerimiz aşağı yukarı böyle. Aramızda yurttaşlık ve komşuluğa dayanan, saygı dolu bir ilişki var.
5. Bosna'daki Müslümanların dini hayatını hangi kurumlar düzenliyor ve vatandaşlara ne gibi hizmetler sunuyorlar? Müslümanlar ibadetlerini rahatça yapabiliyorlar mı?
Bosna’da din devletten ayrı, öncelikle onu belirtelim. Dini topluluklar ve kuruluşlar kendi aktivitelerini kendi organize ediyor ve devlete bağlı değil. Devletin destek olduğu küçük konular olsa da tüm dini kuruluşlar devletten bağımsız olarak çalışıyor. Müslümanların dini ihtiyaçlarına ise “Bosna Hersek İslam Birliği” cevap veriyor. Bosna Hersek İslam Birliği bu konuda Bosna Hersek’te sadece tek olan bir organizasyondur. Organizasyonun yönetiminde “Riyâset” var ve Riyasetin Başkanı ise “Reîsu’l ulemâ” sıfatını taşıyor. Söz konusu bu organizasyona bağlı olarak çalışan 8 müftülüğümüz var. Bu Müftülüklerin başında tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Müftülerimiz bulunmaktadır.
Bunların içerisinden bizim Müftülüğümüz olan Travnik Müftülüğü, Orta Bosna’da bulunmaktadır ve merkezi Travnik şehridir. Yetki alanı olarak 12 belediyeyi kapsamakta ve bu belediyelerdeki dini mekanların kullanımı, dini hayatın sürdürülmesi ile ilgilenmektedir.
Bosna’da Müftülüklerin bir alt birimi olarak “meclisler” çalışır. Meclisler, belediyeler seviyesinde organize olurlar ve onların başlarında da “Başimam” ve “Meclis Başkanı” bulunur. Çizmeye çalıştığım bu şemada en alttaki, birim ise cemaatlerdir. Cemaatler, camilere bağlı olarak o yörede camiye gelen ve cemaati oluşturan kişilerdir, halkımızdır. İslam Birliğinin devlet bütçesine dahil olmadığını daha önce söylemiştim. Buna ilaveten bir önceki sistemdeki vakıflar Müslümanların elinden alındığı için İslam Birliğinin maddi durumunun çok iyi olmadığını söylemeliyim. Bu sebeple ülkemizde dini faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde yürütebilmesine katkı sağlamak amacıyla Müslümanların genelinin belirli bir aidat ödeme zorunlulukları vardır. Başka türlü İslam toplumunun hayatiyetini sürdürebilmesi maalesef mümkün olamayacaktır.
İşte bu sebepten ötürü Bosnalı Müslümanlar yasadıkları bölgeye göre bir cemaate dahildirler ve her nereye dahil iseler yıllık ya da aylık aidat öderler. Böylece camilerin ihtiyaçları, İmam ve Müezzinlerin ücretleri bu aidatlardan karşılanır. Bu sadece Bosna’da değil, Bosnalıların yaşadığı birçok yerde; Avrupa’da, Amerika’da ve Avustralya’da da böyledir. Yani Bosnalı Müslümanlar buna çok benzer şekilde bulundukları yerlerde organize olurlar.
İslam Birliği organizasyonu, Bosna’daki Müslümanların tüm dini hayatını organize etmekte. Şöyle ki, burada vatandaşlarımızın namazlarını düzgünce kılabilmeleri, bayramlardaki çeşitli etkinliklerini eksiksiz bir şekilde yapılabilmeleri, mektep, kreş ve diğer eğitim çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yerine getirilebilmesi bu birliğin ve kendisine bağlı meclislerin çalışmalarıyla mümkün olabiliyor. Bosna genelinde sekiz tane kreşimiz var. Medreseler ve tabiî ki ilahiyat fakülteleri, gençler için yapılan aktiviteler, aynı şekilde bayanlar için yapılan aktivitelerde var. Organizasyon içinde evlilik ve aile için özel bir büromuz da var ve bu büro ailenin korunması, güçlü kalması için çalışan bir büro. Ve dahi insani yardım için özel organize olan bir ekibimizde var. Eklemek istediğim bir diğer şey ise vakıf yönetimi. Daha önce bahsettiğim gibi komünizm döneminde vakıflar Müslümanların elinden alınmıştır. İslam Birliği ise yeni vakıflar oluşturulup inananların hizmetine geçirilmesi içinde elinden geleni yapmaktadır.
6. Son olarak ben Türkiye'den sizlere kardeşlerimizin selamlarını iletiyorum. Sizin Türkiye'deki Müslümanlara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Diyebilirim ki, Müslümanların geneli hem Bosna’da hem de Türkiye’de mutlu olmalılar bence, çünkü doğru yoldalar. Eğer dünyanın genel durumuna bakacak olursak, neler, ne çeşit inançlar ve yanlış yollar olduğunu düşünecek olursak, bizim ne kadar doğru bir yol bulduğumuzu daha iyi anlayabiliriz. Biz Allah’a çıkan yolu bulmuşuz. Allah’a şükredelim ki iman ve İslam nimetini bize vermiş. Ben bundan dolayı hepimizi İslam üzere yaşamaya çağırıyorum. İslam mükemmel bir yaşam sistemidir. İslam üzere yaşayan insan bu dünyada kaygılardan uzak ve mutmaindir. Hiç şüphe yok ki öbür dünyada da mutluluğu bulacaktır. Diğer insanlar da onun güzel değerlerini görerek ona saygı duyacak ve böylece Müslüman, toplumda hakkettiği yeri alacaktır.
Ben diğer bir yandan optimist olmamız gerektiğini düşünüyorum. Hayatın içinde birçok alanında zorluklar ve sınavlar yaşıyoruz, bunlar bazen bizi karamsarlığa itebiliyor, üzebiliyor ve dahi azmimizi kırabiliyor. Ama Müslümanlar Kur’an ve sünnetin ışığında optimist olmalı, güzel günlere, iyiliğin ve güzelliğin geleceğine daima inanmalıdır ve bunun için canla, başla çalışmalılar.
Ben sizden Bosnalı Müslümanlar için dua istiyorum ve bizim de Türkiyeli Müslümanlar için dua hep dua ettiğimizi bilmenizi istiyorum. Bu bize dinimizin öğrettiği güzel bir pratiktir. Peygamberimizin (s.a.s.) hadisinde bahsettiği gibi; “Müslüman duasında Müslüman kardeşlerini andıkça Allah hem onun için hem de güzel andığı herkes için güzel ecirler verir.” (Müslim, Zikir 86).
Allah’tan dileğim cümlemizin Ramazan’daki ibadetlerimizi kabul etesi ve bizi rahmetine yaklaştırmasıdır. Bizi birbirimize yakınlaştırmasıdır ve Ramazan’dan sonra daha iyi olabilemizdir. Dünyadaki tüm insanların durumunu Rabbim düzeltsin inşallah.
Son olarak bu söyleşi için size çok teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Allah’tan bizi güzel sebeplerle tekrar bir araya getirmesini temenni ediyorum.
Esselâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtühû.