Salgının gölge düşürdüğü 2021 Ramazan'ında 9 farklı ülke ile yaptığımız "İslam Dünyasında Ramazan Söyleşileri"nin Gümülcine (Batı Trakya/ Yunanistan) ayağını Gümülcine Seçilmiş Müftülüğü Müftü Yardımcısı sn. Fehim AHMET hocamızla gerçekleştirdik. Esasen bu söyleşiyi "Gümülcine'de Ramazan" şeklinde tek bir söyleşi olarak yapacaktık fakat kıymetli Fehim AHMET hocamıza soruları göndermemin ardından "neden bunu ulaşabildiğim başka ülkeler için de yapmayayım?" sorusu düştü aklıma. Bunun üzerine 8 ülkeyle daha söyleşi yapmaya ve bu serinin adını da "İslam Dünyasında Ramazan Söyleşileri" koymaya karar verdim. Bu açıdan Gümülcine oldukça bereketli oldu.
Gümülcine ve konumlandığı Batı Trakya dediğimiz bölge soydaş ve dindaşlarımızın azınlık olarak bulundukları ve İslam'ı yaşadıkları kritik bir bölge. Kritik olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi orada bulunan Müslümanların varlıklarıyla Osmanlı yadigarı pek çok eseri korumaları ve yok olmalarını önlemeleri olarak ifade edilebilir. Bölgedeki kardeşlerimizi Fehim AHMET hocamızdan sorduk.
(Diğer söyleşiler için lütfen tıklayınız: Bosna Hersek, Japonya, Gümülcine, Mısır, Doğu Türkistan, Almanya, Avustralya, Arnavutluk, Kırcaali)
1. Hocam bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1966 yılında Gümülcine’de doğdum. İlkokulu Gümülcine Mastanlı İlkokulunda tamamladıktan sonra bir yıl Gümülcine Medrese-i Hayriye’sinde okudum. 1980 yılında eğitimime Edirne İmam Hatip Lisesinde devam ettim. 1987 yılında buradan mezun oldum ve aynı yıl Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandım. 1992 yılında İlahiyat Fakültesinden mezun oldum ve Batı Trakya’ya döndüm.
![]() |
Gümülcine Müftü Yarımcısı Fehim AHMET |
Batı Trakya’da ve yurt dışında düzenlenen birçok panel, sempozyum ve toplantılarda görev aldım. Batı Trakya’da yayınlanan “Hakka Davet”, “Mihenk” dergileri ile haftalık yayımlanan “Gündem” gazetesinde dini ve toplumsal konularda çok sayıda yazılarım yayımlandı. 2006 yılında “Batı Trakya Türk Azınlığı Yüksek Kurulu, Yürütme Komitesi, Danışma Kurulu Belgeleri” isimli kitabımı hazırladım ve oda böylelikle yayımlanmış oldu.
2007 yılından bu yana Gümülcine Seçilmiş Müftülüğünde Kur’an Kurslarından sorumlu Müftü Yardımcısı olarak görev yapmaktayım.
2. Bize Gümülcine'yi tarihsel ve toplumsal açıdan tanıtabilir misiniz? Kimler ne zamandan beri yaşarlar Gümülcine'de?
Batı Trakya bugün Yunanistan sınırları içinde yer alan, kuzeyde Bulgaristan, doğuda Türkiye, güneyde ege denizi ile çevrili, diğer bir ifadeyle Meriç ve Karasu nehirleri arasında kalan bölgenin ismidir. 1923 Lozan Antlaşması ile hukuki statüsü belirlenen ve mübadele dışı kabul edilen Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, Balkanların Osmanlı Devleti tarafından fethiyle birlikte bölgeye yerleştirilen ve tarih içinde çeşitli göçlerle; Anadolu’dan, Bulgaristan’dan gelenlerle oluşmuş bir topluluktur.
Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, Batı Trakya’nın üç ili olan Dedeağaç (Aleksandropoli), Gümülcine (Komotini) ve İskeçe (Ksanthi) şehirlerinde yaşamaktadır. Türklerin büyük bir çoğunluğunun yaşadığı şehir olan Gümülcine, Batı Trakya’nın merkezi sayılır ve azınlıkla ilgili kurum ve kuruluşların merkezleri de burada yer alır. Genel itibariyle halkın geçim kaynağı tarımdır. Bunun yanında bölgede küçük ölçekli işletmeler bulunmaktadır ve bu işletmeler üzerinden ticari faaliyetler de yapılmaktadır.
3. Salgınla birlikte Gümülcine'deki Müslümanların hayatında neler değişti?
2020 yılının başlarından itibaren bütün dünyayı etkisi altına alan salgın, ulaştığı her toplumu etkilediği gibi Batı Trakya’da yaşayan Müslümanları da etkiledi. Öncelikle ülkelerin aldığı kararlar insanların gerek sosyal gerekse dini hayatlarını da bir şekilde yönlendirdi. İş hayatlarındaki çeşitli kısıtlamalar, sosyal hayattaki iletişim ve etkileşimdeki sınırlamalar, dini hayattaki mabetlerde alışkın olmadığımız durumlar yaşamamıza neden oldu.
Dini ve kültürel değerlerimizden hayatımıza yansıyan; birbirimize karşı saygı, sevgi, hürmet, ziyaret, sıla-i rahim gibi birbirimize temas ederek ifa ettiğimiz değerler, hayatımızdan ne yazık ki birer birer uzaklaşmaya başladı. Her alanda olduğu gibi özellikle bizlere has olan bu duygu ve davranışlarımız da uzaktan yaşanılır oldu. Fiziki mesafe oluşturulma önlemi, ne yazık ki sosyal hayatımızdaki ilişkilerde de mesafeler oluşmasına vesile oldu ve olmaya da devam edecek gibi görünüyor.
4. Salgın öncesi ve sonrası Gümülcine'de Ramazan nasıl geçiyor? Halkın Ramazan'a özel adetleri var mı?
Salgın öncesi Ramazan’la salgın sonrası Ramazan’ları herhalde hepimiz “Nerede o eski Ramazan’lar?” diyen büyüklerimiz gibi hatırlayacağız. Anadolu’nun güzel insanlarının Ramazan ayına has gelenekleri, âdetleri burada da birebir yaşatılıyor. Sonuçta bizler aynı kaynaktan beslenen ve hayatımıza Anadolu irfanıyla yerleşmiş gelenekleri yaşatan milletleriz.
Üç ayların başlamasıyla birlikte Ramazan’a ayına hazırlıkların başlandığı, kandil geceleriyle Ramazan’a ulaşma ve kavuşma heyecanının canlı ve diri olduğu, Ramazan’a ulaşmakla birlikte dini ve sosyal hayatın farklılaştığı Ramazan’lar yaşardık eskiden. Ramazan ayı; orucuyla, sahuruyla, iftarıyla, coşkulu teravihiyle, zekât, sadaka ve yardımlaşmasıyla, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ramazan ayı için gönderilen vaiz hocalarımız onuruna düzenlenen büyük katılımlı köy iftarları ve aileler arası iftar sofralarıyla Batı Trakya’da yaşayan Müslümanların hayatında farklı bir yer alırdı.
![]() |
Eski Camii |
Müslüman bir ülkede bunlar sıradan yaşanan bir Ramazan günlüğü olabilir ancak bizim gibi inancı ve kültürü farklı bir ülkede azınlık olarak yaşayanlar için büyük anlam ifade etmektedir. Bizi ayakta tutan temel dinamiklerimizdir sahip olduğumuz inancımız ve konuştuğumuz anadilimiz olan Türkçe. Halkımızın gelenek, görenek ve âdetleri de bu temel dinamiklerimizden kaynaklanmakta ve beslenmektedir.
5. Gayrimüslimlerin Ramazan’da ve sâir zamanlarda size yaklaşımları nasıl? Saygı duyuyorlar mı, size nasıl davranıyorlar?
Her toplumda olduğu gibi insanlarla ilişkilerde farklılıklar olur. Komşuluk ilişkilerimizin iyi olduğu Hristiyanlar olduğu gibi, mesafeli, bize farklı gözle bakan gayrimüslimler de var. Farklı inanç ve kültüre sahip olan insanların birlikte yaşadıkları bir toplumda; özellikle günümüzde ülke yöneticilerinin politik bakış açıları, Türk-Yunan ilişkileri, dünyada son yıllarda daha da azgınlaşan İslamofobik anlayış ve söylemlerin de bu ilişkilerde belirleyici bir rolü olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Bu bağlamda genel itibariyle Hristiyan hemşehrilerimiz, Ramazan ve diğer dini törenlerimize karşı (sünnet, düğün mevlitleri, iftar sofraları gibi) saygılı davranmakta, davetlere de icabet etmektedirler.
6. Ramazan’ı bitirip bayrama gelecek olursak bayramı nasıl geçiriyorsunuz? Bayrama özel gelenekleriniz var mı?
Bayram hazırları birkaç gün öncesinden temizlikle başlar. Arefe günü komşuların birbirlerine ikramları ile, karşılıklı hediyeleşmelerle devam eder. Eskiden arefe günü bizim “çörek” diye ifade ettiğimiz hamurdan açma ve yağda kızartılan ikramlar yapılırdı. Çocukluğumuzda arefe günleri, Müslümanların yaşadığı mahallelerde çörek kokusunu doyasıya hissettiğimizi hatırlarım. Maalesef bugün modern hayatın ve tüketim alışkanlıklarımızın dayattığı durumlar insanlarımızı hazıra ve kolaya yöneltmiştir. Mutfakta kullanılabilecek birçok gıda ürünü halen dağıtılmaya, ikram edilmeye devam ediliyor olsa da tesellimiz paylaşma ve infak kültürünün kendi geleneklerimizin öz malzemeleriyle yaşamaya devam etmesidir.
Bayramlaşma, bayram namazının eda edilmesiyle birlikte (bazı yerlerde arefe günü) şehir ve köy mezarlıklarının ziyaret edilmesiyle başlar; büyüklerin, akraba ve dostların birbirleriyle bayramlaşmaları şeklinde devam eder. Bu ziyaretlerde misafirlere tatlı (baklava, saraylı, kahve, meyve suyu) ikram edilir. Çocuklar mahalle ve köylerinde haneleri gezerek “bayram harçlığı” toplarlar. Azınlık mensuplarının kurduğu sivil toplum kuruluşlarında bayramlaşma törenleri düzenlenir. Bayrama has birlik ve beraberlik, kardeşlik ve dayanışma ruhu yeniden hayatımıza girer. Ancak bu güzelliklerin bir kısmını özellikle birçok insanın bir araya gelmelerine neden olacak olan etkinlikleri ne yazık ki bu salgın sürecinde yapmakta güçlük çekiyoruz.
7. Gümülcine müftülüğü olarak vatandaşlara yönelik ne gibi faaliyetleriniz oluyor? Yine Ramazan öncesi ve sonrası şeklinde bir değerlendirme yapabilir misiniz? Ayrıca kaç cami ve din eğitimi veren kurum var Gümülcine'de? Bu vesileyle kurumsal açıdan Gümülcine Müftülüğünü tanıtabilir misiniz?
Gümülcine Seçilmiş Müftülüğü olarak halkımıza yönelik vaaz ve irşat hizmetlerimizin yanında Kur’an Kurslarımızın faaliyetleri, cami tamir ve inşaatlarına yaptığımız katkılar, fakirlere sunduğumuz yardımlar, imkânı kısıtlı olan öğrencilere verdiğimiz burslar var. Bu ve benzeri etkinliklerle hizmetlerimizi sürdürüyoruz.
![]() |
Yeni Camii ve Saat Kulesi |
Vaaz ve İrşat görevini, Türkiye ve Arap ülkelerinde okuyup ilahiyat fakültelerinden mezun olan erkek ve kadın hocalarımız yerine getirmektedirler. Buna ek olarak Müftülüğümüze bağlı, yüce dinimiz İslâm’ı doğru bir şekilde anlamamız için olanak sağlayan Kur’an Kurslarımız mevcuttur. 105 Okulöncesi kursumuzla ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerimize, 40 kursumuzla da yetişkin hanımlara hizmet sunmaya çalışıyoruz. Kurslarımız okulların eğitime devam ettiği dönemde (Eylül-Haziran) hizmet vermektedirler. Müfredatımızda Kur’an-ı Kerim dersimizin yanında itikat, ibadet, ahlâk ve siyer derslerimiz de vardır. Kur’an Kurslarımız arasında rutin olarak “Kur’an-ı Kerim’i Yüzünden Güzel Okuma Yarışması” ve “Temel Dini Bilgiler Yarışması” düzenlenmektedir. Gerek öğrencilerimizin gerekse öğreticilerimizin bu alanlarda doğru bilgilendirilmesi için eğitimin çeşitli yöntemlerinden yararlanmaktayız. Kur’an Kurslarımızda ders olarak okuttuğumuz elifba ve diğer kitaplarımızı kendimiz hazırlamakta ve basmaktayız. Bunların yanı sıra Cuma vaazları, Cuma hutbeleri, Ramazan ayı özel programları, sohbetler, seminerler, kandil özel programları, köy mevlitleri, mahyalar, hanımlara yönelik aşura programları, radyo ve sosyal medya programları gibi hizmet alanlarıyla halkımızın İslâmi duyarlılığına katkı sağlamaya gayret ediyoruz. Tabiî bu salgın sürecinde faaliyetlerimizin bir kısmını, özellikle de Kur’an Kurslarımızı uzaktan eğitimle, vaaz ve sohbetlerimizi sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla sürdürmekteyiz.
Yunanistan genelinde Osmanlı’dan kalan yüzlerce cami ve tarihi eser bulunmaktadır. Ancak bunların Batı Trakya dışında kalanları ibadete kapalıdır. Ya satılmıştır ya da yapılış amacına, ruhuna uygun olmayan bir amaca yönelik olarak kullanılmaktadır. Batı Trakya’nın dışında sadece Rodos ve Kos adalarında birer cami ibadete açıktır. Batı Trakya’da (Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe) 325 cami ve mescit şu anda ibadete açıktır. Gümülcine merkezde 21 cami ve mescit ibadete açıktır. Yeni Cami, Eski Cami ve Tabakhane Camii Osmanlıdan kalan ve ibadete açık olan büyük camilerimizdendir.
Lozan Antlaşması gereği Batı Trakya’da Türkçe ve Yunanca dilinde eğitim yapan azınlık okullarımız vardır. Gümülcine bölgesinde 120 civarında ilkokul bulunmaktadır. Celal Bayar Ortaokul ve Lisesiyle Medrese-i Hayriye Ortaokul ve Lisesi bu statüde, Türkçe ve Yunanca dilinde eğitim yapan, azınlık çocuklarının eğitim aldığı okullarımızdır.
8. Son olarak ben Türkiye'den sizlere kardeşlerimizin selamlarını iletiyorum. Hepsi bu söyleşiyi heyecanla beklediklerini ifade ettiler. Sizin Türkiye'deki Müslümanlara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Türkiye bizim için Anavatan’dır. Kardeşlerimizin selamı başımız gözümüz üstüne. Allah razı olsun. Anavatanımız ve kardeşlerimiz için duacıyız. Kardeşlerimiz de bizleri dualarında hatırlasınlar istiyoruz. Bizi hatırlayıp bu söyleşide konuk ettiğiniz için hassaten sizlere teşekkür ediyorum. Rabbim çalışmalarınızda muvaffakiyetler ihsan eylesin. Türkiye, Balkanlar ve gönül coğrafyamızdaki tüm kardeşlerime selam ve muhabbetlerimi sunuyorum. Bayramımız şimdiden mübarek olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder