Salgının gölge düşürdüğü 2021 Ramazan'ında 9 farklı ülke ile yaptığımız "İslam Dünyasında Ramazan Söyleşileri"nin Almanya ayağını İstanbul Müftülüğü Din Hizmetleri Uzmanı ve Gifhorn Selimiye Camii İmam-Hatibi ve Hasan AL hocamızla gerçekleştirdik. Aynı zamanda Tekirdağ Malkara İmam-Hatip Lisesinden arkadaşım da olan Hasan AL hocama bu güzel söyleşi için teşekkür ederim.
Vatandaşlarımız yıllardır Almanya'ya özellikle iş sebebiyle göç ediyorlar. Bu yüzden Almanya'da ciddi bir Türk nüfusu var. Buna ilaveten ülkede farklı milletlerden Müslümanların bulunduğunu da düşünecek olursak tüm bunlar Almanya'yı bizler için önemli kılmaya fazlasıyla yetiyor. Oradaki Müslümanların durumunu Hasan AL hocamıza sorduk.
(Diğer söyleşiler için lütfen tıklayınız: Bosna Hersek, Japonya, Gümülcine, Mısır, Doğu Türkistan, Almanya, Avustralya, Arnavutluk, Kırcaali)
1. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz hocam?
Adım Hasan AL. Tekirdağ’da doğdum. Malkara İmam-Hatip Lisesi ve ardından İstanbul İlahiyat Fakültesini bitirdim.
![]() |
Gifhorn C. İ. Hatibi Hasan AL |
2. Almanya’da zaman zaman göçmen vatandaşlarımızın ve ibadethanelerimizin ırkçı saldırılara maruz kaldığına yönelik haberler işitiyoruz. Bu da bizi ziyadesiyle üzüyor. Almanya’da Müslüman olmak nasıl bir duygu? Böyle olumsuzluklarla karşılaşıyor musunuz?
Güzel bir soru. Almanya’da Müslüman olabilmek ve en önemlisi Müslüman kalabilmek, bu uğurda mücadele vermek güzel bir duygu. Aslında sadece Almanya değil İslam ülkelerinin dışında bulunan ülke ve bölgelerde Müslüman kimliğini taşımak ve bu uğurda mücadele etmek bence bizi biz kılan anlamlı bir çaba. Zira Rabbimizin buyruğu üzerine bugün iyiliği emredip kötülükten alıkoymak adına bir şeyler yapabiliyorsa insan, daha dünyada iken bunun mutluluğunu iliklerine kadar tatmaya başlıyor. Mesela bu duyguyu burada ya da başka gayrimüslim ülkelerde yaşamadan, inançlarınız ve ibadetleriniz konusunda birtakım kısıtlamalara maruz kalmadan tam olarak anlayamazsınız. Örneğin burada bazı eyaletlerde öğle ve ikindi vakitlerinde kısık sesle ezan okunmasına izin veriliyorsa da ezanlarımızı hala mecburen içeride okuyoruz. Bunun ne demek olduğunu ezan vaktinde o cânım ezanların esaretine şahit olmadan anlayamazsınız. Bu yönüyle ülkemizdeki ortamın da kıymetini bilmeliyiz diye düşünüyorum. Türkiye’de alışageldiğimiz ortamı burada bulamamak dışında Almanya’da Müslüman olmak güzel bir duygu.
3. Salgınla birlikte Almanya'daki Müslümanların hayatında neler değişti? Salgın öncesi/ sonrası Almanya'da Ramazan ve bayramlar nasıl geçiyor?
Malumunuz dünyanın tamamını kapsayan büyük bir salgınla baş başayız. Her yerde olduğu gibi salgın öncesi ve sonrası hayatımızda birçok değişikler meydana geldi. Özellikle salgın alarm verdiği zaman DİTİB Genel Merkezimiz ivedi bir şekilde karar alıp camilerin kapatılmasına ve sosyal faaliyetlerin bir süreliğine durdurulmasına karar verdi. Bu kararla birlikte yıllardır Müslümanların ibadet mekânı olan camilerimizin bir anda kapanması ve faaliyetlerini durdurması başta biz görevlilere ve cemaatimize çok zor geldi, ağır geldi. Bunun aslında bir imtihan olduğunu elbette biliyorduk ancak neticede Almanya gibi bir yerde özellikle Cuma namazlarının belli bir süre kılınamayacağı kararı çıkınca telefonlarımız günlerce susmadı desek yeridir. Çünkü burada Müslümanların hayatı büyük oranda cami etrafında şekilleniyor. Dış dünyanın yıpratıcı ortamından Müslümanlar kendilerini ve ailelerini ancak bu şekilde koruyabiliyorlar. Yani yasaklara kadar buradaki Müslüman kardeşlerimiz Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle, Lazıyla, Abazasıyla onları tek bir çatı altında toplayan yüce dinimiz İslam’ın gölgesinde bir araya geliyorlar, ortak bir mabette buluşuyorlar, vakitlerinin çoğunu cami ve cami çevresinde geçiriyorlardı. Bu sebeple salgınla beraber gelen yasaklar buradaki Müslümanlar için gerçekten şok etkisi oluşturdu, onları tek sığınakları olan camiden mecburen uzaklaştırdı. Tabi yavaş yavaş salgınla mücadele konusunda yeni önlemler alınmaya başladığında her yerde olduğu gibi burada da yeni bir düzen ortaya çıktı.
Yeniden camilerimizde özellikle Ditip Genel Merkezimizin bizlere iletmiş olduğu konsepte uygun bir şekilde faaliyetlerimizi yapmaya başladık ve hala bu şekilde devam ediyoruz. Buradaki soydaş ve dindaşlarımızın hayatındaki değişiklikler noktasında ayrıca şunları söyleyebilirim: Bu salgın insanlarımızın temizlik anlayışlarını değiştirdi. Müslümanlar olarak zaten temizliğe dikkat ediyoruz fakat daha çok şunu kastediyorum: Buna bağlı olarak dinimizin temizliğe ilişkin emirleri ve abdestin kıymeti biraz daha iyi anlaşıldı. Teknoloji hayatımızın merkezine oturdu. Öyle ki sohbetlerimizi, toplantılarımızı ve öğrencilerimizle yaptığımız cami derslerimizi artık büyük oranda internet üzerinden yapıyoruz. Bu bir anlamda hayatı kolaylaştırsa da aslında yüz yüze eğitimi çok özledik ve cemaatimiz de her defasında bu konuda tatlı serzenişlerini dile getiriyor.
![]() |
Almanya'da yaşayan Müslümanlar |
Cuma namazından örnek sunmuştum. Ramazan ayı hakikaten Almanya’da çok farklı bir atmosferde geçiyordu. Salgın öncesi camimizde Ramazan ayının arafesinde çadırlar büyük bir neşe ile genci ve yaşlısı ile birlikte kurulur, her gün 400 kişilik iftar yemeği hazırlanır ve bu iftar yemekleri iftar çadırına gelen herkese ayrım yapılmaksızın dağıtılırdı. Bu atmosfer Almanlarında çok hoşuna gider ve bizim davetlerimizi kırmazlar, kendileri de bu güzel etkinliğe iştirak ederlerdi. Bu gibi buluşmalar onların kalplerinin İslam’a ısınması, en azından Müslümanlara yönelik ön yargılarının kırılması açısından oldukça önem arz ediyordu. İftar çadırında çocuklarımız her gün sırasıyla ezan okur ve iftar duasını yaparlardı. Ardından hep beraber akşam namazı cemaatle kılınırdı. Ardından yatsı ve teravih namazı için hazırlıklar yapılır ve cemaatle, coşkulu bir şekilde bu namazlar ifa edilirdi. Camimize kayıtlı 150-200 kadar öğrencimiz var. Onlara yönelik, onların sevecekleri hamburger, özel hazırlanmış patates kızartması gibi yiyeceklerle yaptığımız çocuk iftarları, gençlerle yapılan sahur buluşmaları, bu etkinliklerde bizim kültürümüze ait olan Karagöz-Hacivat oyunlarının sergilenmesi, okunan ilahiler, oynanan oyunlar hep cami odaklı olarak yapıldığı için bu etkinliklerin cemaatimiz nezdinde çok ayrı bir yeri vardı. Maalesef şimdi salgın dolayısıyla bu faaliyetlerimizi yapamıyoruz. Bu da başta bizleri üzdüğü gibi cemaatimizi de çok üzüyor. Hamdolsun en azından yine de şu an camimizde ibadetlerimizi bizlere gönderilen talimatlar çerçevesinde kurallara riayet ederek ifa ediyoruz. Bu salgından bir an önce kurtulabilmek için dua ediyoruz.
4. Gayrimüslimlerin Ramazan’da ve sâir zamanlarda size yaklaşımları nasıl? Saygı duyuyorlar mı, size nasıl davranıyorlar? Bu çerçevede bulunduğunuz bölge itibariyle ibadetlerinizi yapmakta problem yaşıyor musunuz? Bir Müslüman olarak yabancı bir ülkede yaşadığınızı çok hissediyor musunuz?
Alman yetkilileri yukarıda bir kısmını saydığım faaliyetler konusunda bizleri hep takdir etmişlerdir. Zaten yapılacak faaliyetlerde kendileri ile istişare ederek söz konusu çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Özellikle Gesunheid dediğimiz Sağlık müdürlüğü ve Belediye ile her zaman kontak halinde oluyoruz. Şu ana kadar hamdolsun kurumlar ve insanlar bazında hiçbir problem çıkmadı. Hatta özellikle kendileri kurallara riayet etme hususunda gösterdiğimiz çabadan dolayı bizlere teşekkür belgesi gönderdiler. Öte yandan Almanya’da ibadet özgürlüğü yasası var. Bu yasa kapsamında sokağa çıkma yasağı olduğu halde camimize ibadet maksadı ile gelinebiliyor. Bunun için camimizde hazırladığımız yazılı izin belgesini polise göstermeleri yeterli oluyor. Belki kendimizi bir İslam ülkesindeymişiz gibi tam anlamıyla rahat hissetmiyoruz fakat bugün burada bulunan Müslüman kardeşlerimiz diledikleri gibi ibadetlerini yerine getirebiliyor. Bu uğurda Alman yetkilileri bize bir zorluk çıkarmıyorlar. Halkın bize karşı tavrına ilişkin de şunu söyleyebilirim: Bulunduğumuz Gifhorn Camiinde vaazlarımızı dışarıda namaz kılan cemaatimiz de olduğu için dışarıya verebiliyoruz. Dolayısıyla iç ezan da dışarıdan duyulacak şekilde okunuyor. Fakat bu durum Almanları rahatsız etmiyor. Bize anlayış gösteriyorlar. Ama tabiî ki biz de bu anlayışlarını suiistimal etmiyor, olabildiğince onları rahatsız etmemenin gayreti içerisinde oluyoruz.
Burası 70.000 kadar nüfusa sahip. Bu nüfusun 5-6 bin kadarını Müslüman Türkler oluşturuyor. 2 bin kadar da başka ülkelerden gelen Müslüman kardeşlerimiz var. Yani takriben 8-10 bin kadar Müslüman var burada. Bu açıdan biz burada azınlığı temsil ediyoruz. Ancak açık konuşmak gerekirse ve çok aşırı grupları hariç tutacak olursak çarşı-pazarda herhangi bir dışlayıcı tutuma maruz kalmıyoruz. Aksine Almanlarla gayet güzel anlaşıyoruz. Zaten bu uyumluluğumuz sebebiyle Müslüman Türkleri Almanlar daha farklı değerlendiriyor ve takdir ediyorlar. Yaptıkları faaliyetlere bizi de davet ediyorlar. Mesela Papazlar ve Hahamlar burada dünya barışı adına bir açıklama yapmışlar, burada konuşmamız için bizi de davet etmişlerdi. Biz de kendi dinimiz veçhesinden orada düşündüklerimizi Alman halkıyla paylaşma fırsatı bulmuştuk. Çok da güzel geri dönüşler almıştık.
5. DİTİB ve Gifhorn Selimiye Camii olarak vatandaşlara yönelik ne gibi faaliyetleriniz oluyor? Yine Ramazan öncesi ve sonrası şeklinde bir değerlendirme yapabilir misiniz?
İsterseniz önce DİTİB hakkında kısa bir bilgi vereyim. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, kısa adıyla DİTİB, Almanya'da yaşayan Müslüman Türklerin dinî, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, ibadethaneleri yönetmek üzere faaliyet gösteren ve Almanya'da resmî olarak "Türkisch-Islamische Union der Anstalt für Religion e. V." adıyla kayıtlı dernek statüsünde faaliyet gösteren kuruluştur. Almanya genelinde kendisine bağlı cami derneklerinin bu alandaki faaliyetlerini koordine etmek amacıyla 05.07.1984 tarihinde kurulmuştur. Merkezi Köln'de bulunan DİTİB, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Almanya şubesi olarak faaliyet göstermektedir. DİTİB başkanı, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Müşaviri olarak görev yapmakta ve Ankara'dan tayin edilmektedir. Yine burada Türkiye'deki İlçe Müftülğklerimiz gibi çalışan Ateşeliklerimiz vardır. DİTİB bünyesinde görev yapan İmam ve Müezzinler, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kendi kadrosundan seçilmekte, Ankara'dan 5 yıl veya daha kısa süreliğine Almanya'da görev yapmak üzere tayin edilmekte ve maaşlarını Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan almaktadır. Ben de burada işte bu şekilde görev yapıyorum. Bu anlattıklarımdan anlaşılacaktır ki biz faaliyetlerimizi DİTİB nezaretinde yürütüyoruz.
Gifhorn Selimiye Camii görevlileri ve yönetimi olarak vatandaşlarımıza ve soydaşlarımıza her daim onların yanında olduğumuzu hissettiriyoruz. Çünkü burada hiçbirimiz kendi ülkemizde değiliz ve birbirimize gerçekten yoğun olarak ihtiyaç duyuyoruz. Bu bağlamda salgın sürecinde hasta olan cemaatimizle her gün irtibatta olduk. İhtiyacı olan kardeşlerimizin ihtiyacını gidermeye çalıştık. Özellikle yalnız yaşayan ve yardıma muhtaç kardeşlerimizin evlerine yardım kolileri bıraktık. Ve hala bu faaliyetlerimize devam ediyoruz. Şu an zekât ve fitre çalışmalarına hız verdik. Yönetim kurulumuzda yer alan başta dernek başkanımız olmak üzere diğer kardeşlerimizle birlikte zekât ve fitrelerini DİTİB aracılığı ile bizlere teslim etmek isteyen kardeşlerimizin yanına gidiyor ve makbuz karşılığında bu yardımları topluyoruz. Geçen yıllarda 25.000 Euro zekât ve fitre toplamıştık. Bu yardımların çoğu cennet vatanımız Türkiye başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafında yoksul, yardıma muhtaç, mağdur ve mazlum kardeşlerimize gönderildi. Bu sene de aynı şekilde bu yardımları gerçek sahiplerine ulaştırma adına faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bunlara ilaveten yukarıda zikrettiğim rutin çalışmalarımızı yürütüyoruz.
![]() |
Öğrenciler |
6. Son olarak ben Türkiye'den sizlere kardeşlerimizin selamlarını iletiyorum. Sizin Türkiye'deki Müslümanlara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Ben de gurbetteki Müslüman kardeşlerimiz adına selamlarınızı alıyorum. Ve Aleykümselâm. Gurbetteki kardeşlerimiz vatanımızı çok seviyor. Resûlullâh’ın (s.a.s) buyurduğu gibi; “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27) hadisi şerifini bugün buradaki kardeşlerimiz yaşıyor. Hamdolsun. Türkiye’de ne zaman bir sıkıntı olsa daha biz duyuru yapmadan bizleri arıyorlar, “hocam şunu yapalım, bunu yapalım, yardım toplayalım, dua edelim” şeklinde taleplerde bulunuyorlar. Yani her daim “Türkiye için ne yapılacaksa yapalım” diye seferber olduklarına ben şahidim. Rabbim onlardan ebeden razı olsun. Bizler de bu duygu ve düşünceye sahip olan kardeşlerimizle, cemaatimizle birlikte sizleri en kalbi duygularımızla selamlıyoruz. Allaha emanet olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder