24 Nisan 2021 Cumartesi

Hâlis bal



İnsanın girişeceği bir işte bütün ihtimalleri tek başına önceden görüp değerlendirebilmesi, faydasına ve yararına olacak şeylerin takdirini kimseye danışmadan tastamam yapabilmesi aklî istidâdının çok üzerinde bir husustur. Bu sebeple insan gerek yeni bir başlangıç yaparken gerekse de önemli bir karar alırken önce çevresiyle istişâre etmeli, büyüklerine, tecrübe ve ilim sahiplerine danışmalı, sonra yapacağını yapmalıdır. İslâm'ın emri (Âl-i İmrân 3/159) ve sünnete uygun olan budur (Tirmizî, Cihâd, 34).

İstişâre ve müşâvere kelimeleri terim anlamları itibariyle "ehline danışıp görüşmek", "fikir alışverişinde bulunmak" manalarına geldikleri gibi kelime anlamları itibariyle de "arı kovanından bal almak" manasına gelmektedirler (Cevherî, es-Sıhâh tâcü'l lüğa, Dâru'l fikr, 1972, c. 3, s. 226-227). Dolayısıyla istişârenin bu anlamında şöyle bir çağrışım vardır: İstişare eden kötü sonuç ve pişmanlıktan korunup birçok görüş, seçenek ve alternatiften bal gibi en saf, en hâlis, en faydalı olan kanaati elde etmeye muvaffak olur. Konuya ilişkin bir beyitte şöyle denmektedir:

"Meşveretsiz kim ki bir iş işleye, şol nedâmet parmağın çok dişleye." Yani kim istişâresiz bir iş yapmaya kalkarsa pişmanlıktan dolayı çok parmağını ısırır ama iş işten geçtikten sonra bunun bir faydası olmaz.
"(O mü'min kullar ki) Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri aralarındaki danışma (istişâre) ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da başkaları için harcarlar." (eş-Şûrâ 42/38)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder