2 Aralık 2020 Çarşamba

Trafik Işıklarında Hitâm-ı Ömrü Düşünmek


(Bu yazımı değerli Necdet Subaşı hocam değerlendirmiş ve destekleriyle beni çok mutlu etmişti. Bu vesileyle kendisine vesileyle tekrardan saygılar sunarım.)
Yine her akşam olduğu gibi gün hafif kızıla çalarken ben uzun bir yolculuğu artık bitiriyor ve şehre giriyordum. Biraz iftara yetişmenin telaşı biraz da kendimi bir an önce eve atmak arzusuyla hızlı hareket ediyordum. Geç kalacak gibiydim sanki. Ellerinde Ramazan pideleriyle insanlar mahalle aralarında gözükmeye başlamışlardı artık. Herkes oruçlunun ilk sevincine adım adım ilerliyordu: İftar vaktine. Çok değil biraz sonra müezzin efendi Ezân-ı Muhammedî'yi gök kubbemize salıverecek, gönül bahçemizi çiçeklendirecekti. Herkes bunun bilinceydi. İftarla sevinecektik şimdi. İçimiz kıpır kıpır oluyordu. Peki oruçlunun asıl sevinci nasıl olacaktı? Bence o esnada tüm bunlar olurken aynı zamanda hepimiz bunu düşünüyor ve heyecanlanıyorduk. Şurada yavaş yavaş dükkanını kapatmaya hazırlanan esnaf da bunu düşünüyordu, yuvalarına uçuşmaya başlayan kuşlar da, yapraklarını akşam rüzgarlarının tatlı esintisine bırakan ağaçlar da, ezanı tam vaktinde okumak için kolundaki saati ara sıra kontrol ettiğini düşündüğüm müezzin efendi de. Bundan emindim. Hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk: Ahirette mükafatımız ne olacaktı? Rahmet-i ilâhî o gün bizim için de tecelli edip nârı cehennemden azâde kılar mıydı aciz bedenlerimizi? Efendimizin (s.a.s) civarında bir yerler tutabilecek miydik kendimize? Yoksa bu yarım yamalak oruçlarımızla bize o pâyeyi vermezler miydi? Âh, verseler ne büyük devletti...
Galiba arabamın teyibi bozulduğu için bu aralar çok düşünüyordum. Tamir ettirecek zamanı da bir türlü bulamamıştım açıkçası. O sebepten olsa gerek bu düşünceler yol boyunca böyle devam etti durdu.
Ta ki trafik ışıkları beni durduruncaya kadar...
Mecburen sıraya girdim ve ışıklarda yazan sürenin bitmesini bekledim. Tam seksen iki saniye beklememiz gerektiği yazıyordu. O an saniyeler gözümde büyüdü de büyüdü, tadım kaçtı. Önümdeki araçlar da benim gibi bekliyorlardı. Bu sefer de sırada bekleyen araçlardakilerle aynı şeyi düşünüyorduk: Bu kadar uzun süre beklememize gerçekten gerek var mıydı?
Nihayet zaman doldu, vakit geldi, önümdeki araçlar yol aldılar. Fakat sıra tam bana gelince yeniden kırmızı ışık yandı ve yeni bir seksen iki saniye başladı. Hakikaten bu defa çok olmuştu. Tam yüz altmış dört saniye beklemek, ölüm gibiydi.
Gözüme benden önce ışığı geçen o beyaz araba takıldı birden. Beyaz araba uzaklaştı, uzaklaştı, sonra gözden kaybolup gitti. İşte tam da burada canım iyiden iyiye sıkıldı. Çünkü bu beyaz araba gidişiyle bana bir şey söylemişti: Ölecektik!
Hepimiz tıpkı az önce sıramızın gelmesini beklediğimiz gibi doğduğumuz anda bir sıraya girmiştik. Işıktaki seksen iki saniye gibi yaşayacağımız müddet belirlenmişti ötelerde ve bu süre daima geriye sayıyordu. Bize tayin edilen zaman tükeniyor, beraberinde ömürlerimiz tükeniyor, hareket vaktimiz yaklaşıyordu. Bizden önce gelip beklemeleri gereken müddeti dolduranlar bizden önce gidiyorlar ve gözden birer birer uzaklaşıyorlardı, tıpkı benden önce ışığı geçen o beyaz araba gibi. 
İşte böyle bir akşamüstü trafik ışıklarında hitâm-ı ömrümü düşündüm. Sonra arkadaki araba korna çaldı, bizim de süremiz dolmuştu ve artık hareket etmemiz gerekiyordu, bekleyemezdik. Mecburen ben de hareket ettim ve oradan ayrıldım, tıpkı bir gün şu anda süremin dolmasını beklediğim dünyadan vakit tamam olunca mecburen ayrılacağım gibi.
Yahya Kemal Beyatlı şöyle diyor: "Ölüm âsûde bir bahar ülkesidir her rinde, her seher bir gül açar, her sabah bir bülbül öter." Fakat buna mukabil olarak şu gelmeli aklımıza hemen: "Her gece bir gül solar, her akşam bir bülbül ölür."
Biz de tıpkı trafik ışıklarında sıramızı bekler gibi öleceğimiz anı bekliyoruz şu anda hep birlikte ve zamanımız tükeniyor. Tıpkı sıramız gelip ışıkları geçerek ilerlediğimiz gibi; bir gün bu dert denizi dünyadan ayrılıp gideceğiz ömrümüzün tükenmesiyle birlikte, asıl yurdumuza doğru ilerleyeceğiz de ilerleyeceğiz...
Ne mutlu beklerken güzel bekleyip ölürken güzel ölebilenlere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder