2 Aralık 2020 Çarşamba

Hz. Ali'nin Üçüncü Oğlu: Muhammed b. Hanefiyye


Annelerinin Hz. Fatıma oluşu ve kendilerinin de efendimizin (s.a.s) iltifatlarına özel olarak mazhar oluşlarından olacak ki birçokları tarafından Hz. Ali'nin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den başka çocuğu olmadığı düşünülür. Halbuki bu düşünce yanlıştır. Zira Hz. Ali'nin Hasan ve Hüseyin'den başka pek çok çocuğu olmuştur. İşte onlardan bir tanesi de Muhammed b. Hanefiyye adlı oğludur. Bu isim Hz. Ali'nin, akabinde Hz. Hasan ve Hüseyin'in vefatlarından sonra bilâd-ı İslam'da ortaya çıkan her karışıklıkta gözlerin kendisine çevrildiği, insanların kendisinden bazen halifelik, bazen kanaat önderliği, hatta bazen mehdilik beklediği bir isimdir. Bu beklentiler Muhammed b. Hanefiyye'nin ölümüne kadar devam etmiştir. Bu yazıda İslam tarihinin karışık dönemlerinden birinde oldukça dikkatli davranarak ümmetin birbirini kırmasının önüne geçen, bu açıdan tarihte önemli bir yer tutan bu şahsın hayatından kısaca bahsetmeye çalışacağız.

1. Muhammed b. Hanefiyye'yi tanımak neden önemlidir?
Raşit halifeler dediğimiz dört halife döneminin en kargaşalı zamanları Hz. Ali dönemine denk düşmektedir. Böyle olmasının en belirgin sebepleri arasında gerek Hz. Osman'ın şehadeti ve onu şehit edenlerin halen aranıyor olması, gerekse de buna bağlı olarak müslümanlar arasında sırasıyla Cemel ve Sıffin gibi İslam tarihindeki iki önemli kırılma noktasını teşkil eden olayın ortaya çıkması gösterilebilir. Bu kaotik dönem Hz. Ali'nin İbn Mülcem tarafından şehit edilmesiyle birlikte farklı bir boyut kazanmış, bulanık olan su biraz daha çalkalanıp bulanmış, zaten süregelen meşru halife tartışmaları daha da içinden çıkılmaz bir hal alarak artmıştır. İşte bu dönemde Hz. Ali'nin oğulları Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve kendisinden bahsedeceğimiz Muhammed b. Hanefiyye'nin tutumları İslam diyarındaki gelişmelerin seyri açısından oldukça önemlidir. Bu noktada Hz. Hasan'ın 6 ay halifelik yaptıktan sonra ortaya çıkacak muhtemel sıkıntıları önlemek için Hz. Muâvi'ye lehine hilafetten feragat etmesi, Hz. Hüseyin'in ise Kerbelâ'da acı bir şekilde son bulacak bir kıyama başlayıp şehit düşmesi tüm gözleri Hz. Ali'nin üçüncü oğlu olan ve etrafındakilerce halifelik hakkı saklı bulunduğu düşünülen Muhammed b. Hanefiyye'ye çevirmiştir. Bu tarihlerde onun halifeliğini ilan edip kıyam etmesi ya da Hz. Hasan gibi hakkından vazgeçmesi mümkündü. İşte tam da burada İbnü'l Hanefiyye'nin bu hassas süreci en yumuşak şekilde atlatma yolunu seçen, halifelik iddiasında bulunmayıp tüm müslümanların üzerinde ittifak ettiikleri halifelere biat eden, böylece ümmeti olası çatışmalardan uzak tutan çok önemli bir şahsiyet olduğu hatırlanmalıdır. Yaşananlara bu zaviyeden bakıldığında Muhammed b. Hanefiyye'yi okumak İslam'ın raşit halifeler sonrasındaki en kritik zamanlarının hareket tarzını okumaktır. Zaten kendisinden de en çok bu dönemde bahis açılmaktadır.

2. Muhammed b. Hanefiyye kimdir?
Bu bölümde Muhammed b. Hanefiyye'yi yaşadığı karmaşık dönemde sergilediği tutumlar üzerinden tanımaya çalışacağız.

2.1. İslam toplumunda fitneye sebep olacak davranışlardan uzak durdu
İbnü'l Hanefiyye h. 16 (637) yılında Medine'de dünyaya geldi. Annesi Havle bint Ca‘fer el-Hanefiyye’ye nisbetle Muhammed b. Hanefiyye ya da İbnü’l-Hanefiyye şeklinde anılan bu zât, yiğitliği ve gözü pekliğiyle şöhret bulmasına karşın siyasetten uzak durmayı kendine ilke edinen ve olaylar karşısında son derece temkinli davranmasıyla tanınan bir kimseydi. Ancak Hz. Ali’nin oğlu olması her ne kadar uzak kalmaya çalışsa da onu bazen ilgilenmek istemediği konularla ilgilenmeye mecbur ediyor, bulunmak istemediği ortamlara sürüklüyordu. Örneğin aslında katılmak istemese de henüz yirmili yaşlardayken Cemel ve Sıffin savaşlarına katılarak babasının sancağını taşıdı. Aynı şekilde Muâviye b. Ebû Süfyân’ın ölümünün ardından bir karar vermek zorunda kalarak Yezid'e biat etmeyi tercih etti. İbnü'l Hanefiyye Yezid'e biat etmeyerek ona karşı ayaklanan kardeşi Hüseyin'i bu hareketinden vazgeçirmeye çalışsa da başarılı olamadı. Fakat bununla birlikte Yezid'e olan biatını da bozmadı. Hatta Medine'de Yezid'e karşı ayaklanma başlatanları bu yaptıklarından caydırmaya çalışarak, onun muhalifi olan Abdullah b. Zübeyr'in hareketine destek vermedi. Aynı kişinin ileride halifeliğini ilan ettiğinde de bütün müslümanların üzerinde ittifak etmedikleri gerekçesiyle kendisine biat sunmadı. Tüm bunları İslam toprakları üzerinde hüküm sürecek iki halifenin karışıklığa sebep olacağını bildiğinden yapıyor ve müslümanların çoğunluğunun kendisini meşru olarak gördüğü halifeye biat ediyordu. Bu ona göre mevcut durum ölçeğinde uygulanması en sağlıklı olan seçenekti.

2.2. Halifelikten kaçındı, mehdilik iddialarını reddetti
Her ne kadar Muhammed b. Hanefiyye Emevî halifesi Yezid'e bağlılığını açıklamış olsa da, Yezid'in ölümünden sonra Hz. Ali'nin üçüncü oğlu olması nedeniyle yeniden halifeliğin doğal olarak Muhammed b. Hanefiyye'nin hakkı olduğunu savunan bir grup ortaya çıktı. Başlarını Muhtar es-Sakafî'nin çektiği bu grup Muhammed b. Hanefiyye'nin yalnızca meşru halife olduğunu değil ayrıca Mehdi olduğunu da iddia ediyordu. Ancak ömrü boyunca siyasetten uzak kalmayı prensip edinmiş olan Muhammed b. Hanefiyye, bu iki sıfatı da reddetti ve Abdullah b. Zübeyr'in ölümünün ardından tüm müslümanların ittifakla kabul ettikleri halife Abdülmelik b. Mervan'a biat etti. Aslında kendisine destek verip belki onu halifelik makamına oturtacak kadar güçlü bir gruba hemen yanı başında sahip olan İbnü'l Hanefiyye, bu seçeneği kullanmayarak hem siyasetten uzak kalmış hem de hilafet tartışmalarına kısa yoldan son vermiştir. O dönemde Muhtar es-Sakafî liderliğindeki bir grubun İbnü'l Hanefiyye adına hareket ederek Kûfe'yi ele geçirdiği ve kendisinden zorla biat almak için İbnü'l Hanefiyye'yi Mekke'de alıkoyan Abdullah b. Zübeyr'in birliklerini Mekke'ye gelerek dağıtıp İbnü'l Hanefiyye'yi kurtardıklarını düşünecek olursak, İbnü'l Hanefiyye'nin gerçekten ciddi bir güce sahip olduğu, ancak bunu kullanmadığı daha da net anlaşılacaktır. Onun siyasetten ve toplumda karışıklığa yol açacak davranışlarda bulunmaktan bu denli uzak kalmasının sebebi olarak dini kaygıları işaret edenler olduğu gibi; onun daha önce babası Hz. Ali, kardeşleri Hz. Hasan ve Hüseyin'in başına gelenleri gördüğü için böyle temkinli davrandığını söyleyenler de vardır. Hayatı boyunca insanlar tarafından çokça takip edilen Muhammed b. Hanefiyye, ölümünden sonra dahi bu "ilgiye" maruz kalmıştır. Öyle ki İbnü'l Hanefiyye, Kerbiyye fırkası gibi bazı aşırı fırkalarca diri kabul edilmiş ve onun Allah’ın dilediği bir vakitte yüryüzüne Mehdi olarak gelip hüküm süreceğine inanılmıştır.

2.3. İlimle meşgul olmaya çalıştı
Yaşadığı dönemin en önemli âlimleri arasında sayılan Muhammed b. Hanefiyye babasından ciddi manada istifade etmiş, Hz. Osman, Ammâr b. Yâsir, Ebû Hüreyre ve diğer sahâbîlerin meclislerinde bulunarak onlardan hadis dinlemiştir. Ömrünün sonlarına doğru Medine'ye gelerek eğitim-öğretim faaliyetlerinde bulunan bu zâtın yetiştirdiği talebelerin başında oğulları Abdullah, Hasan, İbrâhim ve Avn zikredilmektedir. Muhammed b. Hanefiyye'nin Muharrem 81’de (Mart 700) Medine'de vefat ettiği ve Cennetü’l-bâkî'ye defnedildiği bilinmektedir.

3. Sonuç
Hz. Ali'nin üçüncü oğlu olan Muhammed b. Hanefiyye siyasetten ve kargaşadan olabildiğince uzak kalmaya çalışan, ancak babasının Hz. Ali olması nedeniyle çevresindekilerce hilafet makamının doğal varisi olduğu düşünüldüğünden sürekli bu konulara girmeye zorlanan bir kimseydi. Onun Raşit halifeler döneminin bitişi sırasında halifelik için mücadele edebilecek yeterli güce sahip olmasına rağmen bu konudaki ihtiyatlı tutumu ve müslümanların genelinin desteklediği halifelere biat ederek onların yanında olmasının günümüze kadar yansıyan olumlu neticeleri olmuştur. O, bu tavrıyla hem kendisini hem de Cemel, Sıffin ve Kerbelâ vakalarıyla travmatik dönemler yaşayıp sendeleyen ümmeti yeni, benzer sıkıntılara düşmekten korumuştur. Bu açıdan o, bu hassas zamanların kardeş kavgasına mahal vermeden, tartışmasız şekilde atlatılmasında en büyük paya sahip olanlardan biri olmuştur.
Son olarak hilafetten çekilen Hz. Hasan'ın ve halifeliğe hiç talip olmayan Muhammed b. Hanefiyye'nin bu tutumlarını, o gün halifelik iddiasında bulunan Yezid'e karşı tepkisini kıyam etmekle ortaya koyan Hz. Hüseyin'in tavrından daha kıymetli ya da daha az kıymetli olduğunu iddia etmediğimizi, böyle bir değerlendirmeyle hiç ilgilenmediğimizi, burada üç kardeşten her birinin kendilerince doğru olan şeyi yaptığını ifade eder; böyle tartışmaların bize bir şey katmayacağını, aksine bizi birbirimize düşereceğini belirtmek isteriz. Hepsinin hakkında hüsnü şehadette bulunur, işlerini Allah'a havale ederiz.
(Muhammed b. Hanefiyye hakkında detaylı bilgi için bkz: Mustafa Öz, "Muhammed b. Hanefiyye", DİA, İstanbul, 2005, c. 30, s. 537-539; Nihal Şahin Utku, Kerbela sonrasında Muhammed b. Hanefiyye'nin yükselişi ve siyasi duruşu, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, İstanbul, Aralık 2018, Sayı: 55, s. 1-26)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder