Durma ağla gözlerim gel, bu kafesten cân gider."
Salgın süreci pek çok kıymetli âlimimizi kopardı bizden. Adeta sonbaharda kuruyup yaprak döken ağaçlara benziyoruz şimdi; mevsim değişti, en güzel yapraklarımızı kuruttu ve bir rüzgâr geldi bizi tâ gövdemizden sarsıp döküyor yapraklarımızı. Bizi biz yapan, bize güzellik katan, onlar olmadan kuru bir odun parçasından öte bir şey olamayacağımız yapraklarımız hazan mevsimi rüzgarıyla dökülüyor. Âlimlerimizi birer birer kaybettiğimiz bu mevsim bizim için hüzün mevsimi oldu bu yüzden.
Âlimlerimiz yapraklarımızdır. Onlar varsa seyre değer bir güzelliğe sahip oluruz; rengimiz başka, gölgemiz başka güzel olur. Ama onlar yoksa kupkuru kalırız; tadımız kaçar, o eski güzelliğimizden eser kalmaz. Çünkü onlardan öğrendiğimiz kadarıyla biliriz nasıl yaşamamız, nasıl hareket etmemiz gerektiğini. Bu bilgiden mahrum olanların hali pek içler acısıdır bu yüzden.
Osman Koçkuzu ve Yusuf Işıcık hocaların ardından 28 Aralık 2020 Pazartesi günü Resul Bölükbaş hocamızın da vefat haberini derin bir üzüntüyle öğrendim. Yazmalı mıyım, yazmamalı mıyım çok tereddüt ettim esasen. Bana düşer miydi bu, bilmiyorum. Fakat kendilerinden ders okuduğumuz hocalarımızı yetiştiren Resul Bölükbaş hocamızı bir şekilde anmazsam bu besbelli vefasızlık olacaktı. Ben de hocamıza olan vefa borcumu bir nebze olsun ödeyebilmek amacıyla bu yazıyı yazmaya karar verdim.
"Âlimler insanların yolunu aydınlatan kandillerdir."
Resul Bölükbaş hocamız artık çilesini pek kimsenin çekmeye katlanamadığı medrese geleneğinin seçkin simalarındandı. Bu uğurda hangi çileler çekilmeliyse evet, hepsini çekmişti. Kendisi Tütüncüler Kuran kursunda senelerdir ders okutan Merhum Zavendikli Mustafa Yıldız Hocaefendinin ilk talebelerindendi. Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet Hoca), Hocam, Müftü Yusuf Karali Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezi Müdürü Seyit Badır, Büyük Çamlıca Camii İmam-hatibi Kurra Hafız İshak Danış gibi tanınmış isimlerin de hocasıydı. Ayrıca eğitim merkezi hocalarımızdan Ömer Bölükbaş da Resul Bölükbaş hocamızın hem yeğeni hem de öğrencisiydi. Merhum Resul Bölükbaş hoca Rize'de yıllarca Mahmud Efendi hazretlerinin vekili ve müderris olarak görev yapmış ve daha isimlerini sayamayacağımız binlerce talebe yetiştirmişti.
Belirttiğim gibi öğrencisi olmakla her daim iftihar ettiğim Seyit Badır hocam Resul hocamızın talebelerindendi. Kendisinden hocanın özellikle 28 Şubat döneminde medresesinin kapatılmaması için cansiparene mücadele ettiğini çok defa dinlemiştik derslerinde. Bu mücadele neticesinde o dönem Rize'de tüm medreseler kapatılırken Resul Bölükbaş hocamızın medresesi eğitime devam edebilmişti. O böylelikle "insanların yolunu aydınlatan bir kandil" olmayı en zor dönemlerde bile sürdürebilmişti.
Öte yandan yazıyı yazarken kendisine danıştığım Seyit Badır hocam bana bir olay anlattı ki bu olay Resul Bölükbaş hocamızın öğrencilerini ne kadar önemsediğini göstermesi açısından çok önemli diye düşünüyorum. Seyit Badır hocam şöyle anlatıyor:
"Hocamla hayatı boyunca bir ihtilafımız olmamıştı. Son yaptığım icazete teşrif etmişti. Sonrasında yemeğe gittik beraber, çok mutlu olmuştu. İcazetten bir gün önce rahatsızlanmış. Hanımı 'bu halde yarın icazete gidemezsin' demiş. Hocam da 'hayır, gideceğim, Seyit'in boynu bükülür, 'icazet verdi ama hocası gelmedi' derler' demiş. 4 kişinin yardımıyla o gün icazetin yapıldığı Taşçıoğlu camiine geldi ve konuşma yaptı. Allah hocamın mekânını cennet eylesin."
"Zebaniler dahi dönüp bakamaz,
Bin cehennem olsa ilim ehlini yakamaz."
Resul Bölükbaş hocamız gerçek bir müderris, ilim adamı ve gönül insanıydı. O, bu özellikleri sebebiyle Rize halkının nazarında müstesnâ bir yere sahipti. Sözü dinlenirdi, kendisine güvenilirdi, sevilirdi, saygı duyulurdu. İçinde bulunduğumuz şartlara rağmen cenazesindeki kalabalık tüm bu söylediklerimizi doğrular nitelikteydi.
Bazı insanlar vardır, yaşatmak için yaşarlar; öğretmek için öğrenirler. Resul Bölükbaş hoca işte onlardandı. İlerleyen yaşına rağmen son anlarına kadar medresedeki işleyişi bizzat takip etmiş, talebeleriyle sürekli yakından ilgilenmişti. Buna rağmen o, halktan kopuk biri de olmamıştı hiçbir zaman. Taşçıoğlu camiinde yaptığı vaazlarıyla, ders halkalarıyla yüzü hep Müslümanlara dönük yaşamıştı. Öyle ki vefat hastalığına yakalanmadan 1 ay kadar önce geçirdiği şeker rahatsızlığıyla sıkıntı yaşamış, fakat hastaneden çıkmasıyla birlikte tefsir ve akâid dersleri okumayı sürdürmüştü. Hocanın okuduğu bu dersler kendi sosyal medya hesabı sayesinde geniş bir kitle tarafından takip ediliyordu. Bu dersler uzun bir süre muntazaman devam edegelmişti. Tâ ki vefat etmeden 1 ay evveline kadar...
"Gerçek mümin için, ölüm bâbında Vuslat-ı Cemâl vardır.." der büyüklerimiz. Resul Bölükbaş hocamızın acısı hala yüreklerimizde tazeyken biliyoruz ki ilim ehline cehennem ateşi dokunamaz, onlar için ölümün ifade ettiği anlam ancak "kavuşmak"tır.
Bu vesileyle başta Resul Bölükbaş hocamızın talebesi ve benim de hocam olan Seyit Badır hocama, tüm ilim ehline ve ümmete başsağlığı diliyorum. Hayatta olan tüm hocalarımıza sağlık, sıhhat afiyet niyaz ediyorum.
Allah âlimlerimizi başlarımızdan, gönüllerimizden, beldelerimizden eksik etmesin. Onlarla aramızı açıp bizi rehbersiz bırakmaya çalışanlara fırsat vermesin.
Yüce Rabbimiz Resul Bölükbaş hocamızı rahmet deryâlarına gark eylesin. Âmin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder