3 Aralık 2020 Perşembe

"Ahiretlik" Biriktirelim


Bulunduğumuz yerde çok değil, bir avuç inançlı "adam" olabilirsek bulunduğumuz yer değişir. Sonra çevremiz, sonra dünya değişir. Buna inanmalıyız.
Buna inananları da kullanmamalıyız, kandırmamalıyız.
Ne anlar insanlar bilmiyorum, müslümanlar hizmet beklerken birbirleri üzerinden ego tatminiyle, birbirlerini çekiştirmekle vakitlerini geçirmekten.
Toplum nereye gideceğini, kime güveneceğini şaşırmış; peşinden gidilecek, kendisine inanılacak iyi bir insan ararken nelerle tüketiyoruz nefeslerimizi, kendimizi, ömürlerimizi..
Kim olursan ol, sultan ol, Sultan Süleyman ol, allâme-i cihân ol, sonunda gözüne bir avuç toprak dolmayacak mı? En nihayetinde gelirken bir şey getiremediğin gibi giderken bir şey götüremeyecek değil misin bu dünyadan, hayır-hasenâttan başka?
Madem öyle yaşamanın anlamı nedir, bir kırık gönle girmenin ötesinde? O gönül ki nazargâh-ı ilâhîdir, Hz. Yunus'un ifadesiyle "dostun (Allah'ın) evi"dir. O dost ki yere göğe sığmaz ama bir mümin kulun gönülcüğüne sığıverir.
Hayat sadece bana mı ansızın bitiverecekmiş gibi geliyor, anlamıyorum.
Nedir bu acelemiz, nereye gidiyoruz? Sonbahar geldi, yapraklar sarardı, soldu, döküldü. Hiç günün birinde sararıp solacağımız, sonra kuruyup döküleceğimiz aklımıza gelmez mi? Yoksa gelir de kendimize yakıştıramaz mıyız bu ihtimali, hep başkaları mı solar, hep başkaları mı ölür, en önemlisi; hep başkaları mı hesap verir?
Ben dünyaya kendisini anlayabildiğim kadarıyla Yunus Emre'nin gözünden bakmaya çalıştım sürekli. O şöyle der:
"Benim bunda karârım yok, ben bunda gitmeye geldim,
Bezirgânem metâım çok, alana satmaya geldim.
Ben gelmedim dâviyüçün, benim işim seviyüçün,
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.."
Anlayalım artık, kavganın, dövüşün, itibarsızlaştırmanın, kinin, hasedin bize bir faydası yok. Ne kadar mücadele edersek edelim burada karar kılamayacağız. İçlerimiz kafese konmuş bülbül misali vatan-ı aslîsini, öteleri arzuluyor. 
Öyleyse "ahiretlik" biriktirelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder