İbn Cerîr et-Taberî'nin (ö.310/923) "Câmiu'l beyân an te'vîli'l Kur'ân" adlı eseri rivayet tefsirlerinin zirvesi konumunda olan çok önemli bir eserdir. İlim çevrelerince "Taberî, ondan al haberi" şeklinde kullanılagelen söz, bu önemin latifeli bir göstergesidir. Bu vecîz ifade söz konusu eserin kendinden önceki tefsir birikimini toplama konusunda ne denli başarılı olduğunu anlatması bakımından çok yerinde bir ifadedir. Öyle ki Hz. Peygamber'den sonra geçen zaman içinde telif edilen ilk tefsirlerin çoğu kaybolmuş ve bize kadar ulaşamamıştır. İşte bu itibarla Taberî'nin tefsiri bu eski tefsirleri koruyan bir "tefsirler koleksiyonu" sayılmıştır (İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, c. 1, s. 269-270).
Taberî'nin rivayetleri kaydederken büyük oranda seçici olmadığını söyleyebiliriz. Bu bir dikkatsizlik değil, özgüven göstergesidir. Çağdaş Müslümanın Kur'an ayetlerinin anlamı konusundaki zihin karışıklığının önde gelen sebepleri arasında Taberî çizgisinin bu mağlubiyeti görülebilir. Öyle ki bu yöndeki tefsir akımı Ortaçağ'da rivayet tefsiri geleneğinin karakterini ciddi anlamda etkilemiş ve İbn Kesîr (ö. 774/1373) ondan dört asır sonra bir diğer önemli rivayet tefsiri olan "Tefsîru'l Kur'ân'il azîm"i yazarken Taberî'nin tarzını koruyamayarak rivayetleri derleme hususunda seçici davranmıştır (Tefsire Akademik Yaklaşımlar, "Tefsirde Keyfiliğin Çaresi: Tefsir Rivayetleri", Mehmet Akif Koç, c. 1, s. 55).
Eğer Taberî de vaktiyle eserini oluştururken rivayetleri çok seçici bir tavırla ele almış olsaydı belki de kendinden sonra gelen ulemâ bu rivayetlere asla muttali olamayacak, dolayısıyla bu bilgiler ilim tarihimizde dolaşıma giremeyecek ve tefsirde bugünkü yorum zenginliğine ulaşılamayacaktı. Allah onlardan razı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder