"Kendini bilen haddini bilir,
Haddini bilen rabbini bilir."
Bugün işten çıktım eve geliyorum, hem günün yorgunluğu hem de manuel vitesin getirdiği bıkkınlıktan bir üşengeçlik geldi, vitesi ikiye atmam gereken yerde "nasıl olsa birazdan üçe atmam gerekecek" diye direkt üçe attım. Tabi araba devrini almadığı için teklemeye başladı. Bu şekilde yol alamayacağımdan hemen vitesi düşürdüm. Araba da böylelikle huzur ve sekinete kavuşup menziline doğru ağır ağır seyirtmeye devam etti.
Dostlar! Henüz işin başındayken boyunu aşan meseleler hakkında ahkâm kesenlerin durumu da işte bu arabanın durumu gibidir.
Yani seviyeleri aslında birinci seviyeyken, hakkında konuşabilecekleri konular oldukça sınırlıyken, bu kimseler birden cüretkar bir edayla beşinci seviyenin konularına dalarlar. Fakat önceki dört seviyenin hakkını vermedikleri için beşinci seviyede zorlanırlar, bu araba gibi teklerler ve tıkanıp kalırlar. Yani neticede kendilerini çok aşan hususlarda akla ziyan açıklamalar yaparak şanzımanı komple dağıtırlar.
Bu duruma düşmemek için her ilmin bir evveliyâtı olduğu, önce o evveliyâtın ehil kimselerden güzelce talim edilmesi gerektiği, gerekli seviyeler yavaş yavaş, sabırla aşıldıktan sonra edinilen bu yekün sayesinde o alanda konuşma hakkı ancak elde edilebileceği unutulmamalıdır.
Hayat içerisinde öğrenilenler de böyledir. Örneğin pat diye marangoz dükkanı açıp üretime başlayan birini de, bir gecede cerrah olanı da göremezsiniz. Çünkü bu meslek dallarında uzmanlaşmak da bir sürece tabidir. Marangoz olmaya niyet eden önce çırak olur, sonra kalfa olur, sonra olabiliyorsa usta olur. Uzman bir cerrah da cerrahi operasyon yapabilecek seviyeye gelmeden önce benzer süreçlere tabi olur.
Hal böyleyken İslâmî ilimlerle bütüncül bir şekilde meşgul olmadan, bu uğurda yıllarını harcamadan, gerek günlük konularda gerekse de en girift meselelerde olur olmaz görüş beyan edebileceğini zanneden kişiler hem yıllar yıllar boyu binbir çileyle tevarüs edilen ilim geleneğine hem de âlimlerimize en hafif tabirle saygısızlık yapmış olurlar.
Bu vesileyle bir konuda konuşmadan önce kendimizi ölçelim, tartalım, hangi seviyenin adamı olduğumuza iyice bir bakalım, ondan sonra konuşalım lütfen.
Son bir not: Hani Nurullah Genç "bu kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın, beni anlayamazsın" diyor ya, aslında böylelerinin bu anlayış biçimine sahip oldukları sürece tüm uyarılara rağmen yine de meselenin ehemmiyetini anlayamayacaklarını, ısrarla yerli yersiz fikir beyan etmeye çalışacaklarını biliyorum. Neyse ki akl-ı selim kimselerce böylelerine itibar edilmiyor ve söylediklerine yalnızca gülünüp geçiliyor.
Allah akl-ı selimden ayırmasın bizleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder