Duha suresi "aydınlık sabaha ve karanlık geceye yemin olsun" ifadeleriyle başlar. Burada zikri geçen "duhâ" kelimesi "gündüzün tam ortası" ve "aydınlanma vakti" anlamlarına gelir. "Leyl"den kasıt ise "karanlık gece"dir (Taberî, Câmiu'l beyân; Âlûsî, Rûhu'l meânî). Allah bu sure boyunca fahr-i kâinât efendimizi (s.a.s.) teselli eder. Zira surenin iniş ortamına baktığımızda Hz. Peygamber'e gelen vahyin bir müddet kesildiği (fetret devri) ve efendimizin (s.a.s.) bundan dolayı endişeye kapıldığı, müşriklerin eziyet veren sözleriyle sıkıntıya uğradığı bilinmektedir (Taberî, Câmiu'l beyân; Suyûtî, ed-Dürrü'l mensûr).
Sure bu bilgi eşliğinde okuduğunda Allah sanki aydınlık ve karanlığa dikkat çekerek önce o dönem iyice bunalmış olan efendimize (s.a.s.) sonra da birer birer hepimize şunları söylemek istiyor gibidir: "Unutma; her aydınlıktan sonra bir karanlık, her kolaylıktan sonra bir zorluk, her sevinçten sonra bir keder, her şifadan sonra bir hastalık, her zenginlikten sonra bir fakirlik, her kavuşmadan sonra bir ayrılık gelir. Dünyanın düzeni böyledir. Ama tüm bunlarla birlikte rabbin seni asla unutmaz, bir başına da bırakmaz. Öyleyse sonsuz iyiliğin, bitmez tükenmez güzelliğin ahiret yurdunda olduğunu bil. Dünyaya gönül bağlama. Yetimi ve isteyeni geri çevirme. Daima rabbinin nimetlerini minnetle ve şükürle an."
Öyle ya, büyüklerin söylediği gibi bu âlemde "Ne dem bâkî ne gam bâkî."dir. Buranın sevinci de hüznü de geçicidir. Bu yüzden maharet hiçbir anımızda rabbimizi unutmamak ve yardımını ummaktadır. Zira O bizi hiç terk etmez.
"Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da." (Duhâ, 93/3)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder