İbn Abbâs'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre Hz. Yûsuf babalarına vermeleri için kardeşlerine gömleğini emanet ettiğinde babası Hz. Yakûb onun kokusunu almıştı ve Hz. Yûsuf'un kardeşlerine "Eğer bana bunamış demezseniz, inanın ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum!" demişti. İbn Abbas'a (r.a.) göre Hz. Yakûb bunu dediğinde Hz. Yûsuf'la arasında tam 8 günlük mesafe vardı. Böylesi bir mesafeden onun kokusunu almıştı. (Celâleddîn es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, c. 8, s. 326) Hz. Yakûb'un peygamberlik yaptığı Filistin ile Hz. Yusûf'un görev yaptığı Mısır arasındaki mesafenin 740 km olduğu düşünüldüğünde, bu mesafenin günümüz şartlarında dahi yürüyerek ancak 8 günde geçilebileceği anlaşılacaktır.
740 km öteden kaybolan bir çocuğun kokusunu duymak...
Bugünün fıtratı bozulmuş insanı işte bu sevgiyi idrak edemiyor, zahmetli yönlerinden korktuğu için yerine başka şeyler koymak, kendini öyle avutmak istiyor. Halbuki çocuk sevgisi bir insanın bu dünyada yaşayabileceği en kuvvetli hislerdendir. İnsanı hayata bağlar, bencillikten kurtarır, başkası için yaşamayı ve gerçekten sevmeyi, özlemeyi öğretir.
Bu sevginin yerini başka hiçbir şey tutamaz.
Fıtratımızla oynamayalım.
"Kafile (Mısır’dan) ayrılınca babaları, 'Eğer bana bunamış demezseniz, inanın ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum!' dedi." (Yûsuf 12/94)