18 Aralık 2020 Cuma

"Ölümün Dört Rengi" Kitabının Temaşası

"Dücane Cündioğlu" denilince herkesin söyleyecek birkaç sözü oluyor genelde. O kimine göre samimi bir hakikat yolcusu, kimine göre de -aslında evet böyleyken-, 5 Şubat 2011'de kaleme aldığı "son günahım"dan sonra hakikati talihsiz bir şekilde ıskalayan ve girdiği yol itibariyle onu asla bulması da mümkün olmayacak olan bir düşünür. Fakat buna rağmen ikinci grupta olanlar onun eski konuşmalarını ve yazılarını hatırlayınca derin bir "âh" ederek "keşke böyle olmasaydı, Allah istikametten ayırmasın" diye iç geçiriyorlar acı acı. Bense bu konuda herhangi bir şey söylememeyi tercih ediyorum. Ama benim de duam o yönde; "Allah istikametten ayırmasın bizleri."
Bu yazıda sizi Dücane Cündioğlu'nun yakın bir zamanda okuma fırsatı bulduğum "Ölümün Dört Rengi" adlı kitabıyla tanıştıracağım. Tanıştıracağım dedimse tadımlık birkaç cümlesini sizin için derleyip alıntılayacağım. Artık bundan öte bir ilgi tamamen sizin tercihinize kalmış.
Kitap ilk baskısını Aralık 2009'da yapmış. Kim ne derse desin, içindeki tavsiyelerin güzelliği sebebiyle oldukça tesirli bir kitap bu; şöyle her şeyi bırakıp okunması gereken, satır aralarında kendinizi bulabileceğiniz bir kitap. Buyurun başlayalım öyleyse.

1. "Hakikati avucunuzun içine alamazsınız. Ona ancak parmaklarınızı değdirebilirsiniz. Parmaklarınızın uçlarını. Parmak uçlarınızı."
2. "Sadece Kadir gecesinde, Beraat gecesinde değil, her gece kendini ara. Elinde kandille."

3. "Kendimin peşindeyim. Kendimin, yani hakikatin. Hakikatimin. Tüm güçlü ve zayıf taraflarımla kendimin. Yoldaşsız bir yolda. Tek kişilik bir yolda. Herkes gibi. Yalnız. Yürüyorsam düşe kalka, bil ki ısrarımdan. Israr etmek zorundayım. Evet, kendimde ısrar ediyorum. Yolumda. Çaresizim. Yaralıyım. Kendimle aramdaki mesafeyi kapatmak zorundayım. Büyüklerim gibi. Büyüklerin gibi. Efendimiz gibi. Ölmek zorundayım. Bir an önce. Hiç değilse, ölmeden önce."

4. "Başkalarıyla arandaki mesafeyi boş ver de bak bakalım, kendinle arandaki mesafe nicedir?"

5. "Ey tâlib! Putlarını terk et, çünkü hepsi seni bir gün terk edecekler. Sen seni terk etmeyecek olanı ara!"

6. "Kudret, sadece yapmaya değil, yapmamaya da muktedir olanın sıfatı. Peki Allah'ın güç yetiremediği bir şey var mı? Ünlü ressam Van Gogh şöyle diyor: "Her şeye kâdir olan Tanrı, asla bir günahkârı terk edemez!"

7. “Masumiyet senin kârın değil, sen insansın.”

8. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Çünkü şey sade görünenden ibaret değildir."

9. Yapacağın en son şey ey talip, şeytanı hafife almak olsun, şeytanını!"

10. "'Başkalarının günahı ile aziz olamazsın!' der Çehov."

11. "O hâlde sen ey çocuk; gülme, çaresizim. Yaralıyım."

12. "Zamanı gözlemekten vazgeçmeli. Asıl ânı seyretmeli. Hep ânı. Çünkü hakikatte var olan ândır sadece. Hakikat ehli zamanı zamana bırakıp âna nazar eder. Her daim ânı seyreder. Hakikat ânlıktır. Bundan dolayıdır ki hakikat ehli hakikati ânda seyreder."

13. (Ölümün dört rengi) "Evvelâ 'kırmızı ölüm', mevt-i ahmer. Hırs ve ihtirasların ölümü, alışkanlıkların. Alışkanlıklardan dolayı oluşmuş yakınlıkların ölümü. İikincisi 'beyaz ölüm', mevt-i ebyaz. Bu da iştahın ölümü; tokluğun, tıkınmanın. Açlığı tatmanın, açlığın lezzetine kavuşmanın bir diğer adı da 'beyaz ölüm'. Yemeden içmeden bile bile kesilmenin, özgürlüğün adı. Üçüncüsü 'yeşil ölüm', mevt-i ahder. Kıyafetin ölümü. Giyimden, kuşamdan uzaklaşmak. Libâsı terk etmek. Her türlüsünü. Ölümün son rengi 'siyah' ey tâlib, mevt-i esved. Artık kurtulmak, ayrılmak, kaçınmak, yapmamak söz konusu değil. Yani 'siyah ölüm', bir eylemsizlik değil, negatif bir eylem ise hiç değil. Bilâkis halkın arasına girmek, halkın içinde yaşamak, halkın ısdırabını yüklenmek demek 'siyah ölüm'."

14. "Hüznüme sahip çık ey tâlib!"

15. "Neye alıştıysa ondan ayrılmak zorundadır insan. Ayrılık adam eder insanı. Mahrumiyetler kemâlât tevlîd eder. Yani insanı olgunlaştıran, kemâle erdiren yoksunluklarıdır."

16.  "İnsan kolay kolay tanrılaşamaz ama tanrılaştırır. Mükemmelleşemez ama mükemmelleştirir, idealize eder. Sen hürmet edeceksen eğer insanın eksik ve kusurlarına hürmet edenlere hürmet et. Bitmemişliği/ tamamlanmamışlığı fazilet bilenlere."

17. "Tekâmül eden henüz tamamlanmamıştır, ama tamamlanacaktır. Süreç henüz devam etmektedir, sona ermemiştir. Oysa tekemmül edenin yolculuğu bitmiş, kemâle ermiştir. Bu yüzden insan için söz konusu olan tekemmül değil tekâmüldür."
18. (Kitabın son cümlesi) "Sakın zahire bakıp aldanmayın. Yüzümüzün karalığı sevgiliye ihanetten değil, balçık deryası içindeki hayaline bir ömür boyu secde etmektendir."

/Dücane Cündioğlu, "Ölümün Dört Rengi", Kapı Yay., İstanbul, 2019.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder