2 Aralık 2020 Çarşamba

Beklenen de Bekleyen de Hep Sensin Hocam

Bunları babası imam olan, kendisi imamlık, müezzinlik, vaizlik yapan, hal-i hazırda da hasbel kader müftülük vazifesini vekaleten yürütmeye çalışan ve buralarda çalışmayı ihsan olarak gören, lutf-u ilâhî sayan biri olarak yazıyorum.
Şu süreçte hastalık kapar mıyım diye bir an olsun düşünmeden, çoluk çocuğunu bırakıp tam gün Vefa Destek Gruplarında çalışan, zaten rutin görev hayatlarında da mesai mefhumları olmayan, bu gruplar haricinde kendi çevrelerini organize ederek ihtiyaç sahiplerine gece gündüz yardım ulaştıran, yine de haftada bir (1) gün izin kullanmaları göze batan, her ne zaman konu maaştan açılsa sanki ülkedeki en yüksek maaşı alan memur sınıfıymış gibi ilk önce tartışılan, tüm bunlara rağmen yine de edeplerini bozmayan, ağırbaşlılıklarını, vakur duruşlarını koruyan, bunca pervasızca saldırıya rağmen tıpkı efendimiz (s.a.s) gibi; "Onlar bilmiyorlar, bilseler yapmazlardı." diyebilecek kadar geniş gönüllü olan hocalarımıza özellikle bu süreçten sonra hala sataşan edepsizlerin dünya ahiret belleri doğrulmaz.
Herkes ne konuştuğuna dikkat etmeli. Hoca yeri geldiğinde memleketin en ücra köşesinde devletin tek başvuru merciidir, yeri geldiğinde görev yerinde doktordur, öğretmendir, şofördür, abidir, aile büyüğüdür, önden gidendir. Hepsinden ötesi peygamber temsilcisidir. Doğduğumuzda kulağımıza ilk ezanı okuyan odur, düğünümüzde aile saadetimiz için dua eden odur, çocuklarımıza Kur'an öğreten, böylece amel defterlerimizin ölsek bile açık kalmasına vesile olan odur. Ten kafeslerimizden can kuşlarımız uçtuğunda en güzel şekilde cenazemizi yıkayıp pîr-ü pâk eden, kemâli edeple gül kokularına bürüyüp kefenleyen, bizi son yolculuğumuza uğurlayan vefalı dost da yine odur.
Hoca işte tüm bunların ve daha fazlasının yekûnudur. Nasıl başarıyorsa hepsinin birden altından sessizce kalkabilendir. En önemlisi o anlayana "insan"dır. Allah'ın yaratmış olduğu, kalbi, duyguları, hisleri, onuru, gururu olan; kırılan, dökülen, üzülen, hatta tüm insanlar gibi ağlayan bir "insan"dır.
Evet, hocalarımız da ağlar, onlar da üzülür. Bunu zannediyorum pek çoğunuz bilmiyordunuz ya da unutmuştunuz, ama böyledir. Onların maaşlarının konuşulması da "ayıp"tır; onların mesleklerinin küçümsenmesi de "ayıp"tır. Tıpkı bunlar başkalarına karşı yapıldığında ayıp oldukları gibi.
Bir futbolcunun, bir şarkıcının bir saatte kazandığı paraya bir sene talim eden bu "insan"lara lütfen artık daha insaflı olun, onlara zulmetmeyin. Boşuna günaha giriyorsunuz. Kirada oturuyor, çocukları okuyorsa bu insanların kazandıkları zaten ancak kendilerine yetiyor, gözünüzde büyütmeyin. Maddi olarak sizden asla farklı değiller.
Ya da devam edecekseniz eğer, böylesine ağır hakaretler ettiğiniz bu insanların ardında namaza durmaya, onları cemiyetlerinize çağırmaya, cenazenizi yıkatmaya biraz olsun utanın.
Çünkü adamlık ve tutarlılık bunu gerektirir.
Not: Devlet yetkililerimiz artık ne zaman devleti koş dese koşan, canla başla ne görev verilirse yapan hocalarımıza daha net sahip çıkmalı, onlara dil uzatanlara fırsat vermemeli, hocalarımızı bu sorumsuz insanlara ezdirmemelidir. Müslümanların önlerinden hocalarının silinmesi, imajlarının yok edilmek istenmesinin herkese bakan belli başlı sebeplerinin ve doğuracağı ağır sonuçlarının olduğu unutulmamalıdır. Belki bu sebep ve sonuçları da bir başka yazıda konuşuruz.
Hocalarımıza: Bekleyen de beklenen de hep sensin hocam. Üzülme, kimin haklı kimin haksız olduğunu rûz-i mahşerde hep birlikte göreceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder